Bozkurt-Lotus Davası veya Türkiye-Fransa Daimi Divan Mahkemesi Davası, 2 Ağustos 1926 tarihinde Ege Denizi'nde meydana gelen bir deniz kazası sonrasında Türkiye ve Fransa arasında yaşanan hukuki ihtilaftır. İhtilaf, Türk gemisi Bozkurt ile Fransız gemisi Lotus'un çarpışması sonucu Bozkurt'un batması ve sekiz Türk denizcinin ölümü üzerine patlak vermiştir. Türkiye, Lotus gemisinin kaptanı olan Fransız teğmeni Demon'u tutuklamış ve yargılamaya başlamıştır. Fransa ise bu yargılama yetkisinin Türkiye'de olmadığını iddia ederek konuyu Lahey Daimi Divan Mahkemesi'ne'ne taşımıştır. Dava, uluslararası hukukta yargı yetkisi, bayrak devleti ilkesi ve uluslararası örf ve adet hukuku gibi konularda önemli bir emsal teşkil etmiştir.
2 Ağustos 1926 tarihinde, gece saatlerinde Ege Denizi'nde, Midilli adası açıklarında Türk şilebi Bozkurt ile Fransız posta gemisi Lotus çarpışmıştır. Çarpışma sonucunda Bozkurt batmış ve gemide bulunan sekiz Türk denizci hayatını kaybetmiştir. Lotus gemisi ise hasar görmüş ancak batmamıştır.
Kaza sonrasında Türk yetkililer, Lotus gemisinin kaptanı olan Fransız Teğmen Demon'u'u tutuklamış ve olası bir yargılama için Türkiye'ye getirmiştir. Bu durum, Fransa ile Türkiye arasında diplomatik bir krize neden olmuştur. Fransa, Türkiye'nin bu yargılamayı yapma yetkisi olmadığını, çünkü kazanın açık denizde meydana geldiğini ve Fransız gemisi kaptanının olaya karıştığını savunmuştur.
Fransa, Türkiye'nin yargılama yetkisine itiraz ederek konuyu Lahey Daimi Divan Mahkemesi'ne'ne taşımıştır. Mahkeme, Türkiye'nin yargılama yetkisinin olup olmadığını incelemiştir.
Lahey Daimi Divan Mahkemesi, 7 Eylül 1927 tarihinde kararını açıklamıştır. Mahkeme, Türkiye'nin yargılama yapma yetkisinin olduğuna hükmetmiştir. Kararın gerekçesi olarak, uluslararası hukukta bir devletin kendi ülkesinde meydana gelen olaylarla ilgili yargılama yetkisine sahip olduğu ve bu yetkinin açık denizde meydana gelen bir kaza durumunda da geçerli olabileceği belirtilmiştir. Mahkeme, Fransa'nın Türkiye'nin yargılama yetkisini engelleyen bir uluslararası kural veya ilke gösteremediğini ifade etmiştir.
Mahkeme kararında şu temel ilkelere vurgu yapılmıştır:
Bozkurt-Lotus Davası, uluslararası hukukta önemli bir emsal teşkil etmiştir. Özellikle yargı yetkisi, bayrak devleti ilkesi ve uluslararası örf ve adet hukuku konularında önemli tartışmalara yol açmıştır. Dava, uluslararası hukukta devletlerin yetkilerinin sınırlarının belirlenmesi ve uluslararası ilişkilerde hukukun rolünün vurgulanması açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Bozkurt-Lotus Davası kararı, bazı hukukçular tarafından eleştirilmiştir. Eleştirilerin temelinde, kararın devletlerin egemenlik haklarına aşırı vurgu yapması ve uluslararası hukukun gelişimini engelleme potansiyeli taşıması yatmaktadır. Özellikle, kararın devletlere geniş bir yargı yetkisi tanıması, uluslararası sularda seyrüsefer özgürlüğünü kısıtlayabileceği ve çatışmalara yol açabileceği endişesi dile getirilmiştir.
Bozkurt-Lotus Davası, günümüzde de uluslararası hukuk derslerinde ve akademik çalışmalarda sıkça referans gösterilen bir davadır. Dava, uluslararası hukukta yargı yetkisi, devlet egemenliği ve uluslararası ilişkilerde hukukun rolü gibi temel konuların anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Ayrıca, dava, uluslararası hukukta emsal kararların önemini ve uluslararası hukukun sürekli olarak gelişen ve değişen bir alan olduğunu göstermektedir.